Kitaplıkta birkaç aydır bekletip de bir türlü okuyamadığım “Ben Ayrıkotu”nu bu kadar ertelediğim için hayıflanmadım değil. Henüz giriş sayfalarındayken okuyanı içine çekeceğine ikna eden ve bitene kadar da bir an bile düş kırıklığına uğratmayan bir kitap olduğunu söyleyerek söze başlamak isterim.
Yine İrem Uşar’ın kaleminden çıkan “Fenerden Taşan Işık, Lataşiba: İki Kentin Arasında, Kuuzu ve Lunapark Ailesi” gibi çocuk kitaplarının yanında, yetişkinlere hitap eden bir ilk roman “Ben Ayrıkotu“. 2015’in Ekim ayında ON8 Kitap tarafından yapılan baskı, aslında kitabın ilk yayımlanışı değil. 2008’de “Ayrıkotu” adıyla İletişim Yayınları tarafından ilk kez yayımlanan roman, yedi yıl aradan sonra gözden geçirilmiş bir baskı ile karşımıza çıkıyor bu sefer.
Türünün roman olduğunu bilmeseniz, ilk birkaç bölüm boyunca öykü kitabı sanmanız işten bile değil. Gelişigüzel seçtiği, hiç tanımadığı insanlara mektuplar yazan kahramanımızın kaleminden dökülenleri okuyor, her mektuptan sonra yazıldığı evdeki kişiyi ve hayatını izliyoruz. Tabii, her mektupta da mektup yazıcısı ve onun hayatı hakkında ipuçları alıyoruz yer yer.
İrem Uşar, son derece sakin fakat bir o kadar da dinamik bir üsluba sahip. Bu sayede hem her bir ayrıntıya hiç sıkılmadan ve lafı uzatmadan onunla birlikte dalmamızı, hem de kısa kesitler ile çok sayıda karakteri ve olayı sıkılmadan okumamızı sağlıyor. Bunu başarıyla yapamasaydı, orta uzunluktaki bir kitaba bu kadar farklı kişi, mekan ve olay sığdırılamamakla birlikte böylesi bir “hikayeler silsilesi” de sıkılmadan okunamazdı.
İfadenin gerçekçileştiği yerlerde sığlaşmadan, lirikleştiği yerlerde ise ağdalaşmadan akan roman, “yurdum insanından manzaralar” yazmak isterken klişeleşen, sıkıcılaşan, okuru boğan benzeri birçok öykü ve romandan kolaylıkla sıyrılabiliyor ki bu bile başlı başına izlenmeye devam edilesi bir yazarla karşı karşıya olduğumuzu düşünmeye yeter. Bu yüzden de iyi okurun kesinlikle gözden kaçırmaması gereken bir yazar ve kitap olduğuna inandığımı söylemek isterim.
Kitabın nispeten uzun kısmı olan ilk yarısı boyunca yazıcının mektupları ve mektup alıcılarını sırayla okuduktan sonra ikinci bölümde, yazıcının ve onun hayatına değen, kırılmalar yaratan diğer kahramanların kısa ama dolu hikayelerine eğiliyoruz. Açık konuşmak gerekirse, pek çok yazarın kolaya kaçmak için seçtiğini düşündüğüm mektup üslubunu çok dozunda ve ustaca kullanan İrem Uşar, hem mektupları alan kahramanları okuduğumuz ara bölümlerde, hem de tamamı öykü şeklinde yazılmış, mektupların aradan çekildiği ikinci bölümünde öykücülüğünü de aynı başarıyla ortaya koyuyor.
Yazar İrem Uşar kimdir, nedir diye araştırdığımızda hem Radyo-Sinema-Televizyon alanında eğitimi, yazarlık ve yayıncılıkta deneyimi olduğunu, hem de Tai-Chi adı verilen ve “içsel savaş sanatı” olarak tanımlanan bir sanat/sporla meşgul olduğunu görüyoruz. Bunu özellikle belirtmek istedim, çünkü böyle bir alandaki uğraşı, yukarıda bahsettiğim “sakin ve dinamik” üslubunu da açıklamıyor değil. Eğer kendisi, bu sanatta öğrendiklerini kaleme aktarmayı aklından geçirmişse, “Ben Ayrıkotu”nda başardığına iç rahatlığıyla emin olabilir.
Okuyucuya ulaşma açısından şanssızlığa uğramış gibi gözüken 2008 yayımından yedi yıl sonra yeniden yayımlanmasının bir işaret olduğuna inandığım “Ben Ayrıkotu”nun ve yazarının talihinin açık olmasını umuyorum; en çok da, İrem Uşar’ın kaleminden daha neler çıkabileceğini görmek için…
Arka kapak yazısından:
Ben giyinip evden çıkacağım. Bir apartman kapısının önüne geleceğim, durup önce apartmanın ismine, sonra zillere bakacağım. Zildeki bir isim hoşuma gidecek, hemen oracıkta zahmetsizce sokağının, apartmanının adını, daire numarasını zarfın üstüne yazacağım. Sonrasında, derhal oradan uzaklaşacağım. Postaneye gidip Şef’ten -postanenin şefi, eski ahbap, uzun hikâye- mektubumu postalamasını rica edeceğim.
Platonik posta! Yapacağım şey bu.
On dokuz yaşındaydı ve insanlardan kopmuştu. Ne buluşmak istiyordu onlarla, ne de karşılaşmak. Konuşup yanlış anlaşılmaktansa, yazının güvenli ritmini tercih etti. Kapısını kapadı, kalbini açtı. Böyle böyle başladı mektup yazmaya. Kimseye söyleyemediklerini herkese anlattı. Günlerce, haftalarca, aylarca… Ve sonunda, hiç beklemediği birine yakalandı!..
Gözlem gücünün yansıdığı kitaplarıyla sevilen İrem Uşar’ın ilk kez 2008’de yayımlanan romanı, gözden geçirilmiş baskısıyla ON8’de. Bir gencin yaşamındaki özel bir döneme, onun saklanmak ve erişmek, silikleşmek ve görünür olmak arasındaki gelgitine tanıklık eden Ben Ayrıkotu, gerçeklik ve hayal dünyası arasında usulca geziniyor. İnsanın karmaşık duygu durumlarını, iç hesaplaşmalarını ustalıkla çözen romana İstanbul’un birbirinden farklı ve özel mekânları ev sahipliği yapıyor. Ödüllü çocuk kitaplarının yazarı İrem Uşar, genç ve samimi üslubuyla her yaştan okuru kucaklıyor.
1987, Ankara.
Türk Dili ve Edebiyatı lisansı, Yeni Türk Edebiyatı yüksek lisansı…
KalemKahveKlavye’nin kurucusu.
Evli ve iki kedi babası…
Bazı kitaplar yazdı: Kadran Kadraj (2015), Kaosun Kalbi (2020), Yeraltı Kütüphanesi (2020), Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun: Edgar Allan Poe (2020)