*Patronus büyüsü, Ruh Emiciler’den ve diğer karanlık yaratıklardan korunabilmek için yapılabilecek, saydam hayvan şeklinde oluşan bir büyü çeşididir. (Vikipedi)
“Gördüğüm en güzel
rüyanın bile sonunda tren raylarına bağlı buluyordum kendimi.”, babama dair
aklımda kalan tek şeydi bu. Ha bir de kendisi yatalaktı. Afili cümleler
kurmasını bu nedenle yadırgamıyordum. Bense pek konuşmam, konuşacak kimsem de yok.
Yazları turist akınına uğrasa da buralar, yabancı dil bilmemem yine konuşmama
engel oluyordu. Bizim oraların insanı pek önem vermez kendi değerlerine. Ama
dışarıdan çokça insan gelir buralara demin de söylediğim gibi, bu nedenle de
konuşmayı unutmamı son derece normal kabul edersiniz umarım. Bir de saat
kullanmam hiç. Güneş buradan çok net gözüküyor. Sebebini soran olursa böyle
söyleyeceğim, ufak bir bilmece gibi işte… Saati güneşe bakıp hesapladığımı
düşünmeleri zaman alır diye tahmin ediyorum. Fakat zaman kavramıyla ilgili
sorunum, ilk cinayetimi işlemeye çalışmamla başladı.
rüyanın bile sonunda tren raylarına bağlı buluyordum kendimi.”, babama dair
aklımda kalan tek şeydi bu. Ha bir de kendisi yatalaktı. Afili cümleler
kurmasını bu nedenle yadırgamıyordum. Bense pek konuşmam, konuşacak kimsem de yok.
Yazları turist akınına uğrasa da buralar, yabancı dil bilmemem yine konuşmama
engel oluyordu. Bizim oraların insanı pek önem vermez kendi değerlerine. Ama
dışarıdan çokça insan gelir buralara demin de söylediğim gibi, bu nedenle de
konuşmayı unutmamı son derece normal kabul edersiniz umarım. Bir de saat
kullanmam hiç. Güneş buradan çok net gözüküyor. Sebebini soran olursa böyle
söyleyeceğim, ufak bir bilmece gibi işte… Saati güneşe bakıp hesapladığımı
düşünmeleri zaman alır diye tahmin ediyorum. Fakat zaman kavramıyla ilgili
sorunum, ilk cinayetimi işlemeye çalışmamla başladı.
Çalışmak kelimesi
olumsuzluk göstergesidir. Çalışır vaziyetteki bir varlık, henüz bir kazanım
elde etmemiştir. Kazanan kişi, durur ve dinlenir. Kazandığıyla övünür. Pili
emip bitirip duran saatler, buna verilebilecek en iyi örneklerden biridir. Ya da aylarca planladığı cinayeti işledikten
sonra maktulün yanına uzanan katil… Keşke her şey bu anlattıklarım kadar karanlık
olsaydı. Kırmızı – mavi lambalar odayı hiç aydınlatmasaydı…
olumsuzluk göstergesidir. Çalışır vaziyetteki bir varlık, henüz bir kazanım
elde etmemiştir. Kazanan kişi, durur ve dinlenir. Kazandığıyla övünür. Pili
emip bitirip duran saatler, buna verilebilecek en iyi örneklerden biridir. Ya da aylarca planladığı cinayeti işledikten
sonra maktulün yanına uzanan katil… Keşke her şey bu anlattıklarım kadar karanlık
olsaydı. Kırmızı – mavi lambalar odayı hiç aydınlatmasaydı…
“Gördüğüm en güzel
rüyanın da, gördüğüm en karanlık kâbusun da sonunda uyanıyorum.” Rüzgâr artık
eskisi gibi esmiyor, dalgalar kayalıklara vururken eskiden çıkardıkları sesi
çıkarmıyorlar artık. Sokak müzisyenleri eskisi gibi çalmıyorlar. Araba egzozları
eskisi kadar kötü kokmuyor. Eskiye ait hiçbir şey kalmamıştı hayatımda. Babamı
bağlı kaldığı raylardan kurtaramamıştım. Kördüğüm olmuş ipleri çözene kadar
tren gelmişti. Eskiye dair çevremde kalan tek şey o’ydu. Balkonumun tam karşısındaki çiçekçide çalışan; turuncu
saçlı, sarı tenli, elmacık kemikleri çıkık, yanakları hafif çilli, kısa boylu,
zayıf ve de her daim gülümseyen –ismini bilmediğim o kadın…
rüyanın da, gördüğüm en karanlık kâbusun da sonunda uyanıyorum.” Rüzgâr artık
eskisi gibi esmiyor, dalgalar kayalıklara vururken eskiden çıkardıkları sesi
çıkarmıyorlar artık. Sokak müzisyenleri eskisi gibi çalmıyorlar. Araba egzozları
eskisi kadar kötü kokmuyor. Eskiye ait hiçbir şey kalmamıştı hayatımda. Babamı
bağlı kaldığı raylardan kurtaramamıştım. Kördüğüm olmuş ipleri çözene kadar
tren gelmişti. Eskiye dair çevremde kalan tek şey o’ydu. Balkonumun tam karşısındaki çiçekçide çalışan; turuncu
saçlı, sarı tenli, elmacık kemikleri çıkık, yanakları hafif çilli, kısa boylu,
zayıf ve de her daim gülümseyen –ismini bilmediğim o kadın…
Gördüğüm en güzel
rüyanın sonunda bile uyanmama sebep oluyordu. Uyanıp, her sabah ekmekle beraber bir de çiçek
almama da sebep oluyordu. Ve bunu yaklaşık on gündür yapmama rağmen benimle hiç
konuşmuyordu. Bu durum beni son derece
rahatsız etse de, her sabah uyanıyordum yine de. Hüsn-i talil işte benimkisi. Ruhu yavaş yavaş çekilen insanların en büyük
eğlencesi bu tarz kelime oyunlarıdır.
rüyanın sonunda bile uyanmama sebep oluyordu. Uyanıp, her sabah ekmekle beraber bir de çiçek
almama da sebep oluyordu. Ve bunu yaklaşık on gündür yapmama rağmen benimle hiç
konuşmuyordu. Bu durum beni son derece
rahatsız etse de, her sabah uyanıyordum yine de. Hüsn-i talil işte benimkisi. Ruhu yavaş yavaş çekilen insanların en büyük
eğlencesi bu tarz kelime oyunlarıdır.
Sahi… Şu gerçek
hayattaki ruh emicileri uzaklaştıracak bir büyü var mıdır acaba? Hoş, olsa da
ne fark eder ki? Patronus yapacak kadar güzel bir anımın olduğunu
hatırlamıyorum.
hayattaki ruh emicileri uzaklaştıracak bir büyü var mıdır acaba? Hoş, olsa da
ne fark eder ki? Patronus yapacak kadar güzel bir anımın olduğunu
hatırlamıyorum.
O gece diğerlerinden
farklı geçmişti. Üst katımdan aşağı sarkan kapkara bir örtü, üzerime üzerime
saldırırken gözlerimi kapayıp, “Expecto Patronum!” diye haykırmıştım. Aklımdan
geçen turuncu saçlar ve çıkık elmacık kemikleri –o siyah örtüyü farklı
noktalarından delmiş ve odamın tekrar aydınlanmasına sebep olmuştu. Ve nihayet
o rüyadan da uyandım. Balkonumdan aşağı sarkan siyah örtü ile karşılaştım.
farklı geçmişti. Üst katımdan aşağı sarkan kapkara bir örtü, üzerime üzerime
saldırırken gözlerimi kapayıp, “Expecto Patronum!” diye haykırmıştım. Aklımdan
geçen turuncu saçlar ve çıkık elmacık kemikleri –o siyah örtüyü farklı
noktalarından delmiş ve odamın tekrar aydınlanmasına sebep olmuştu. Ve nihayet
o rüyadan da uyandım. Balkonumdan aşağı sarkan siyah örtü ile karşılaştım.
Örtü binanın
terasından, en alt kata kadar uzanıyordu. Açık bir tarafını bulup, çiçekçiyi
izlemeye çalışırken radyolar ülke başbakanının öldürüldüğünü anons ediyor ve
her anonstan sonra da Chopin’in 2 numaralı sonatını çalıyorlardı. Ve o siyah
örtünün hikayesi de yavaşça ortaya çıkıyordu. Siyasetten pek anlamazdım. Bu
nedenle ilgimi çeken tek şey başbakanın politik söylemleri ve hamleleri değil, hiçbir
zaman takım elbisesi ile uyumlu olmayan kravatlarıydı. Sürekli, “Düz renk
kravat takmak bu kadar mı zordur?” diye soruyordum. Bir seferinde, gazetecinin
biri de şakayla karışık bunu sormuş ve “Kravat seçecek vaktim yok…” cevabıyla
karşılaşmıştı. Tabii bu cevap beni pek tatmin etmemişti. Zamanında bir
arkadaşımın, “Zor ya da vakitten değil
bence, düz kravatın sıkıcılığından rahatsız olduğu için bu tarz modelleri
tercih ediyordur,” şeklinde bir teorisi de vardı. Her neyse… Umarım artık onun
yerine kadın bir yönetici gelir de onun giyimini eleştiririm. Sırf siyaset
temalı sohbetlere katılabilmek için, bir erkeğin kravatını eleştirmek oldukça
gereksiz. Yatağımın karşısında, akvaryum büyüklüğündeki vazonun içinde hayatta
kalmaya çalışan çiçekleri suladıktan sonra en üst kata çıkıp o örtünün
kaldırılması için ricada bulunacaktım. Fakat evvelinde çiçekçiye inip, günlük
taze çiçeğimi almayı ihmal etmeyecektim. Bugün papatya günüydü. Pazartesileri
gül, salıları kasımpatı, çarşambaları lale, perşembeleri papatya, cumaları
sümbül, cumartesileri karanfil. Pazarları ise çiçekçi kapalıydı. Ve bir de bu
sabah kapanmıştı. Milli yas dolayısıyla dükkânların çoğunun kepenkleri inikti.
Boşuna uyanmıştım. Keşke hiç uyumasaydım ve asamdan çıkan o büyülü ışık ile
aydınlansaydı odam. Keşke o siyah örtüyü parça parça ettiğim rüyanın biraz daha
tadını çıkarsaydım.
terasından, en alt kata kadar uzanıyordu. Açık bir tarafını bulup, çiçekçiyi
izlemeye çalışırken radyolar ülke başbakanının öldürüldüğünü anons ediyor ve
her anonstan sonra da Chopin’in 2 numaralı sonatını çalıyorlardı. Ve o siyah
örtünün hikayesi de yavaşça ortaya çıkıyordu. Siyasetten pek anlamazdım. Bu
nedenle ilgimi çeken tek şey başbakanın politik söylemleri ve hamleleri değil, hiçbir
zaman takım elbisesi ile uyumlu olmayan kravatlarıydı. Sürekli, “Düz renk
kravat takmak bu kadar mı zordur?” diye soruyordum. Bir seferinde, gazetecinin
biri de şakayla karışık bunu sormuş ve “Kravat seçecek vaktim yok…” cevabıyla
karşılaşmıştı. Tabii bu cevap beni pek tatmin etmemişti. Zamanında bir
arkadaşımın, “Zor ya da vakitten değil
bence, düz kravatın sıkıcılığından rahatsız olduğu için bu tarz modelleri
tercih ediyordur,” şeklinde bir teorisi de vardı. Her neyse… Umarım artık onun
yerine kadın bir yönetici gelir de onun giyimini eleştiririm. Sırf siyaset
temalı sohbetlere katılabilmek için, bir erkeğin kravatını eleştirmek oldukça
gereksiz. Yatağımın karşısında, akvaryum büyüklüğündeki vazonun içinde hayatta
kalmaya çalışan çiçekleri suladıktan sonra en üst kata çıkıp o örtünün
kaldırılması için ricada bulunacaktım. Fakat evvelinde çiçekçiye inip, günlük
taze çiçeğimi almayı ihmal etmeyecektim. Bugün papatya günüydü. Pazartesileri
gül, salıları kasımpatı, çarşambaları lale, perşembeleri papatya, cumaları
sümbül, cumartesileri karanfil. Pazarları ise çiçekçi kapalıydı. Ve bir de bu
sabah kapanmıştı. Milli yas dolayısıyla dükkânların çoğunun kepenkleri inikti.
Boşuna uyanmıştım. Keşke hiç uyumasaydım ve asamdan çıkan o büyülü ışık ile
aydınlansaydı odam. Keşke o siyah örtüyü parça parça ettiğim rüyanın biraz daha
tadını çıkarsaydım.
Keşke en üst kata
çıkıp, örtüyü indirmesi konusunda komşumla konuşmaya kalkmasaydım. Birkaç hafif
küfür etti doğrudan şahsıma. Daha sonra da o örtünün tam kırk gün boyunca orada
asılı kalacağını söyledi. Ve bunun üzerine o örtünün balkonumdan itibaren olan
kısmını kestiğim için beni polise şikayet etti.
çıkıp, örtüyü indirmesi konusunda komşumla konuşmaya kalkmasaydım. Birkaç hafif
küfür etti doğrudan şahsıma. Daha sonra da o örtünün tam kırk gün boyunca orada
asılı kalacağını söyledi. Ve bunun üzerine o örtünün balkonumdan itibaren olan
kısmını kestiğim için beni polise şikayet etti.
Günlerden sümbüldü ve
ben kolumda iki polisle karakola götürülüyordum. Turuncu saçlar ise dalgalanmıyor,
öylece bana bakıyorlardı. Her bir tel, ayrı ayrı…
ben kolumda iki polisle karakola götürülüyordum. Turuncu saçlar ise dalgalanmıyor,
öylece bana bakıyorlardı. Her bir tel, ayrı ayrı…
Saatle ilgili problemim
burada başladı işte. Kısa bir süre karakolda kaldım ve örtünün parasını ödemek
şartı ile serbest bırakıldım. Geri döndüğümde çiçekçi kapanmıştı. Boşa
uyandığım ikinci gündü bu. Karakolda başlattığım plan, yol boyunca gelişti ve
son halini aldı: Kapıyı çalacak, örtü ve bugünkü tatsız olayı konuşup çözmek
için kendimi içeri davet ettirecektim, işin zor kısmı ise bundan sonra
başlıyordu: Yanımda getirdiğim bıçağı tam kalbine sapladıktan sonra, onu siyah
örtüye sarıp şehir çöplüğüne bırakacaktım. Fakat bu plana göre tüm şüpheler
benim üzerimde olacaktı. Atladığım bir şeyler vardı ve onlar ayaküstü
düşünülecek şeyler değildi. Eve gidip, uzunca kendimi dinlemem gerekiyordu. Merdivenleri
çıkarken sıralamayı değiştirdim. Önce emin olduğum adımları gerçekleştirecek
–daha sonra düşünecektim. Derken kapıma iliştirilmiş zarf ve sümbülle
karşılaştım:
burada başladı işte. Kısa bir süre karakolda kaldım ve örtünün parasını ödemek
şartı ile serbest bırakıldım. Geri döndüğümde çiçekçi kapanmıştı. Boşa
uyandığım ikinci gündü bu. Karakolda başlattığım plan, yol boyunca gelişti ve
son halini aldı: Kapıyı çalacak, örtü ve bugünkü tatsız olayı konuşup çözmek
için kendimi içeri davet ettirecektim, işin zor kısmı ise bundan sonra
başlıyordu: Yanımda getirdiğim bıçağı tam kalbine sapladıktan sonra, onu siyah
örtüye sarıp şehir çöplüğüne bırakacaktım. Fakat bu plana göre tüm şüpheler
benim üzerimde olacaktı. Atladığım bir şeyler vardı ve onlar ayaküstü
düşünülecek şeyler değildi. Eve gidip, uzunca kendimi dinlemem gerekiyordu. Merdivenleri
çıkarken sıralamayı değiştirdim. Önce emin olduğum adımları gerçekleştirecek
–daha sonra düşünecektim. Derken kapıma iliştirilmiş zarf ve sümbülle
karşılaştım:
“O örtüyü kesmekle
akıllılık ettin, eğer olur da kurtulursan saat dokuzda ziyaretime gel.
Meydandaki parkta olacağım. İmza: Henüz ismini öğrenemediğin kadın…”
akıllılık ettin, eğer olur da kurtulursan saat dokuzda ziyaretime gel.
Meydandaki parkta olacağım. İmza: Henüz ismini öğrenemediğin kadın…”
Saat sekiz yirmi beşti.
Meydana inmem nereden baksan yarım saat sürecekti. Üzerimi değiştirip hazırlanmamı
da buna eklersem ucu ucuna yetişecektim. Kafamdaki planı uygularsam,
yetişemezdim. Bu nedenle planı bir süreliğine askıya aldım. İyi tarafıysa bu
askıya alma eylemi, düşünmem için vakit kazandırmıştı bana. Fakat bunu şimdi
söyleyebiliyordum. O zaman hiçbir şey düşünememiştim, sadece aptalca gülümsemiş
ve çabucak hazırlanmaya başlamıştım.
Meydana inmem nereden baksan yarım saat sürecekti. Üzerimi değiştirip hazırlanmamı
da buna eklersem ucu ucuna yetişecektim. Kafamdaki planı uygularsam,
yetişemezdim. Bu nedenle planı bir süreliğine askıya aldım. İyi tarafıysa bu
askıya alma eylemi, düşünmem için vakit kazandırmıştı bana. Fakat bunu şimdi
söyleyebiliyordum. O zaman hiçbir şey düşünememiştim, sadece aptalca gülümsemiş
ve çabucak hazırlanmaya başlamıştım.
Turuncu saçlı, sarı
tenli, elmacık kemikleri çıkık, yanakları hafif çilli, kısa boylu, zayıf, her
daim gülümseyen, ismini bilmediğim ve de yazısı çok güzel olan o kadın, parkın
hemen karşısındaki çaycıda oturuyordu. Bir yandan da etrafına bakıyordu.
Titreyen ellerimin hızının düşmesini bekledim ve “Merhaba” dedim.
tenli, elmacık kemikleri çıkık, yanakları hafif çilli, kısa boylu, zayıf, her
daim gülümseyen, ismini bilmediğim ve de yazısı çok güzel olan o kadın, parkın
hemen karşısındaki çaycıda oturuyordu. Bir yandan da etrafına bakıyordu.
Titreyen ellerimin hızının düşmesini bekledim ve “Merhaba” dedim.
Uzunca sırıttı ve önüne
baktı. Yüzünde hafif utanç, hafif de
bilinmez bir duygu vardı; turuncu saçlı, sarı tenli, elmacık kemikleri çıkık,
yanakları hafif çilli, kısa boylu, zayıf, her daim gülümseyen, ismini bilmediğim,
yazısı çok güzel olan ve de konuşamayan o kadının.
baktı. Yüzünde hafif utanç, hafif de
bilinmez bir duygu vardı; turuncu saçlı, sarı tenli, elmacık kemikleri çıkık,
yanakları hafif çilli, kısa boylu, zayıf, her daim gülümseyen, ismini bilmediğim,
yazısı çok güzel olan ve de konuşamayan o kadının.
Aynı pikabın içinde,
aynı iğnenin altında dönen plaklar gibiydik. Sesi duymasak da, çalmasak da
biliyorduk ne diyeceğimizi. O yüzden konuşamaması ikimiz içinde sorun teşkil
etmiyordu. Hatta beraber geçirdiğimiz birkaç saatin sonunda sadece yüz
ifadelerimizden bile neler hissettiğimizi ya da “bir çay daha içer misin?” sorusunun cevabını algılayabiliyorduk. Ve
mutlu olduğundan da emindim. Çünkü “mutluyum”
demiyordu. Gülüyordu sadece. Saat on bir buçukta onu evine bıraktım. Geri
döndüğümde ise komşum öldürülmüştü. En büyük şüpheli de bendim.
aynı iğnenin altında dönen plaklar gibiydik. Sesi duymasak da, çalmasak da
biliyorduk ne diyeceğimizi. O yüzden konuşamaması ikimiz içinde sorun teşkil
etmiyordu. Hatta beraber geçirdiğimiz birkaç saatin sonunda sadece yüz
ifadelerimizden bile neler hissettiğimizi ya da “bir çay daha içer misin?” sorusunun cevabını algılayabiliyorduk. Ve
mutlu olduğundan da emindim. Çünkü “mutluyum”
demiyordu. Gülüyordu sadece. Saat on bir buçukta onu evine bıraktım. Geri
döndüğümde ise komşum öldürülmüştü. En büyük şüpheli de bendim.
Bir cinayet planlamış,
o cinayeti işlemem gerektiğine inanmış ve bu işi neredeyse son adımına kadar
götürmüşken –biri benden önce davranmış ve adamı tam kalbinin ortasından
bıçaklamıştı. Polisler, gün içinde yaşadığımız sorunların buna sebep olup
olmadığını soruyorlardı bana. Sormakta haklıydılar da. Benim tasarladığım cinayeti
bir başkası işlemişti. Tek ve en büyük şüpheli bendim. Belki de en büyük
olmamın sebebi de yarışacak kimsemin olmayışıydı. Gerçek katil bilinseydi,
eminim ki cüce kalırdım onun yanında. Yırtık siyah örtü tam karşımda duruyordu,
dolunay bana bakıyordu. Ruh emiciler çoktu fakat benim artık Patronus yapabilecek
kadar güçlü bir anım vardı. Korkmuyordum bu nedenle. Çıkarıldığım nöbetçi mahkeme, delil
yetersizliği ve cinayetin işlendiği saatlerde beraber olduğum kadının şahitliği
dolayısıyla beraatime karar verdi. Ertesi gün eve döndüğümde kimsesi olmayan
komşum için, aldığım çiçeklerle süslediğim bir mezar hazırlayıp cenaze töreni
düzenledim. Polisler katili bulacaklarını söylediler fakat bana hiç inandırıcı
gelmedi.
o cinayeti işlemem gerektiğine inanmış ve bu işi neredeyse son adımına kadar
götürmüşken –biri benden önce davranmış ve adamı tam kalbinin ortasından
bıçaklamıştı. Polisler, gün içinde yaşadığımız sorunların buna sebep olup
olmadığını soruyorlardı bana. Sormakta haklıydılar da. Benim tasarladığım cinayeti
bir başkası işlemişti. Tek ve en büyük şüpheli bendim. Belki de en büyük
olmamın sebebi de yarışacak kimsemin olmayışıydı. Gerçek katil bilinseydi,
eminim ki cüce kalırdım onun yanında. Yırtık siyah örtü tam karşımda duruyordu,
dolunay bana bakıyordu. Ruh emiciler çoktu fakat benim artık Patronus yapabilecek
kadar güçlü bir anım vardı. Korkmuyordum bu nedenle. Çıkarıldığım nöbetçi mahkeme, delil
yetersizliği ve cinayetin işlendiği saatlerde beraber olduğum kadının şahitliği
dolayısıyla beraatime karar verdi. Ertesi gün eve döndüğümde kimsesi olmayan
komşum için, aldığım çiçeklerle süslediğim bir mezar hazırlayıp cenaze töreni
düzenledim. Polisler katili bulacaklarını söylediler fakat bana hiç inandırıcı
gelmedi.
Aylar önce cüzdanım
çalınmış ve bu olayın çözülmesi için polislere sürekli baskı yapmıştım. Buna
rağmen, bu olayı takip etmeme rağmen hiçbir sonuca varamamışlardı. Ölü bir
insan, bir olayı –kendi adına açılmış bir dosyayı takip edemez ki. Her neyse…
çalınmış ve bu olayın çözülmesi için polislere sürekli baskı yapmıştım. Buna
rağmen, bu olayı takip etmeme rağmen hiçbir sonuca varamamışlardı. Ölü bir
insan, bir olayı –kendi adına açılmış bir dosyayı takip edemez ki. Her neyse…
Neredeyse bir ay
boyunca her akşam buluştuk. Her sabah aldığım çiçeklerin sayısı ikiye yükseldi,
çiçek verebileceğim biri vardı artık hayatımda. O bir ayın sonunda ise evlenme
kararı aldık ve şu an yaşadığımız yere taşındık. Kolumdaki saati koparıp,
attığım yere… Gitmeden önce de terastan en alt kata siyah bir örtü sarkıttık.
Ölen komşum için… Vicdanımı rahatlatmaya çalışıyordum.
boyunca her akşam buluştuk. Her sabah aldığım çiçeklerin sayısı ikiye yükseldi,
çiçek verebileceğim biri vardı artık hayatımda. O bir ayın sonunda ise evlenme
kararı aldık ve şu an yaşadığımız yere taşındık. Kolumdaki saati koparıp,
attığım yere… Gitmeden önce de terastan en alt kata siyah bir örtü sarkıttık.
Ölen komşum için… Vicdanımı rahatlatmaya çalışıyordum.
Belki de karakoldan
birkaç saat daha erken çıksaydım, şu an, tam bu yaşadığımız tepenin ardındaki
hapishanede geçiriyor olacaktım günümü. Yine konuşmayacaktım. Şimdikinden tek
farkı, gözlerinin içine bakarak anlaşabileceğim kimse olmayacaktı.
birkaç saat daha erken çıksaydım, şu an, tam bu yaşadığımız tepenin ardındaki
hapishanede geçiriyor olacaktım günümü. Yine konuşmayacaktım. Şimdikinden tek
farkı, gözlerinin içine bakarak anlaşabileceğim kimse olmayacaktı.
92 İstanbul doğumlu. Varsa yoksa sinema… Tim Burton’ın Türkiye şubesi hayali varoluşunda yer alıyor desek yeridir. Bunun yanında düzenli ilişkisinde kuma görevi gören Edgar Allan Poe sevgisi, öykülerinde de kendini göstermektedir. Kendi yazıp, eşe dosta okuttuğu öyküleri 2013 yılında Kalem Kahve Klavye ile kamuya açıldı. Yıldız Tilbe’nin unutamadığı aşklarını şarkılarına yansıttığı gibi; zaman, ölüm ve varoluşla ilgili sorunlarına film ve öykülerinde yer vermektedir. Kısaca özetlemek gerekirse, Flört sever, Fenerbahçe’li güzel bir adamdır. Bunları da alırsak ortada Kerem namına hiçbir şey kalmaz.
Not: “Ozan Kotra’ya çok benziyorsun,” duyduğu en iyi iltifat.